Joon-hee’nin kalbinde Yeon-joon’un yokluğunun yarattığı boşluk, yıllar sonra bile sızlıyordu. Geçmişin gölgesi, her an onu takip ediyor, onu yalnızlığa sürüklüyordu. Fakat kaderin cilvesi, Joon-hee’ye beklenmedik bir armağan sundu: 1998’e geri dönme şansı. Gözlerini açtığında, kendini 18 yaşındaki Min-ju’nun bedeninde buldu. Bu yeni gerçeklik, Joon-hee’yi şaşkınlığa ve karmaşık duygulara sürükledi.
Min-ju’nun hayatı, Joon-hee’nin bildiğinden çok farklıydı. Yeon-joon’a tıpatıp benzeyen Si-heon ile tanışması, Joon-hee’nin kalbinde fırtınalar kopardı. Si-heon’un bakışlarında Yeon-joon’u görmenin yarattığı hüzün ve özlem, Joon-hee’yi duygusal bir girdaba sürükledi.
Geçmişin hayaletinin peşinden koşarken, Joon-hee, Min-ju’nun dünyasıyla da yüzleşmek zorundaydı. In-gyu’nun Min-ju’ya olan aşkı, Joon-hee’nin kafasını daha da karıştırdı. Geçmişte Yeon-joon’a duyduğu aşkla boğuşurken, In-gyu’nun duygularına nasıl cevap vereceğini bilemedi. Joon-hee, Min-ju’nun bedeninde, geçmişin ve bugünün arasında sıkışmış, bir çıkış yolu arıyordu.