Julia’nın yaşamında yeni bir başlangıç arayışı, büyük şehirlerin yorucu ritminden ve yoğunluğundan sıyrılmak için içgüdüsel bir istekle başlar. Şehir hayatının karmaşasından uzaklaşarak huzuru ve sessizliği bulmak amacıyla Milwaukee’nin kalabalıklarından uzaklaşır. Yolculuğu, bir zamanlar lise öğretmenliği yaptığı Owl kasabasına doğru yönelir ve orada beklenmedik bir dünya ile karşılaşır. Kuzey Dakota’nın kırsalında bulunan bu kasaba, Julia’yı geçmişinin izlerini keşfetmeye davet eder. Ancak, zamanla fark eder ki bu kasaba, sadece nostaljiye değil, aynı zamanda sıkışıp kalmış bir düzene de bağlıdır. İkinci sınıf şairlerin, sigara içen Marlboro lakaplı adamların ve lise yıllarındaki o eski yaşamın izleri her köşede hissedilir. Zaman ilerledikçe, Julia’nın buraya geri dönüşü sadece kaçmak için değil, aynı zamanda geçmişiyle yüzleşmek ve evini yeniden keşfetmek içindir.