Roma’nın ihtişamlı geçmişinin gölgelerinde, genç Lucius’un hayatı bir dizi karmaşayla iç içe geçmiştir. Çocukluk yıllarını amcası Maximus’un kahramanlık öyküleriyle geçiren Lucius, Roma’nın parlak günlerinin hayalini sürekli canlı tutar. Ancak, amcasının trajik ölümüyle birlikte Roma’nın efsanevi görkemi bir hayalden ibaret olduğunu anlamaya başlar. Şehir, imparatorluk tahtını acımasızca yöneten zalimlerin ellerinde kan ve şiddetle sarmalanmış, Roma’nın sokakları adeta bir cehenneme dönüşmüştür. Bu karanlık atmosferde, Lucius’un hayatı köklü bir dönüşüme uğrar; Kolezyum’un acımasız arenasında kendini bulur. Geçmişin yüklerini omuzlarında taşıyan genç adam, Roma’nın yozlaşmış düzenine karşı isyan ateşini ateşlemeye karar verir. Amcası Maximus’un efsanesinin izinden giderek, Roma’nın yeniden doğuşu için yüreğindeki öfke ve adalet arayışını tarihin en büyük direnişine dönüştürmeye çalışır. Lucius, Roma’nın özgürlüğü için ölümüne sürecek bir mücadelenin içine girerken, Maximus’un efsanesini kendi destanı haline getirme kararlılığındadır.