Anna’nın günleri, şehrin gürültüsünden uzakta, terzilik atölyesinde sessizlik içinde geçerken, iğne iplikle geçirdiği saatlerle dolup taşıyordu. Hasta teyzesine olan derin sevgisi, onun hayatının merkezindeydi ve terzilik işleriyle meşgul olurken zaman zaman geçmişin karanlık sırlarına daldı. Chloe’nin tercihi, Anna’nın hayatında beklenmedik bir dönüşüme neden oldu. Şehrin elitlerinden biri olan Chloe, son elbisesini diktirmek için Anna’yı seçti ve bu seçim, Anna’nın sessiz dünyasına ani bir heyecan getirdi. Nicholas’ın Anna’ya duyduğu ilgi, onun içindeki geçmişin izlerini yeniden canlandırdı ve korkunç kabuslar Anna’nın zihnini sarıp sarmaladı. Kontrolünü kaybetme noktasına gelince, Anna, ailesinin derinlerde sakladığı karanlık sırları açığa çıkarmak zorunda kaldı ve bu süreç, onun için büyük bir manevi keşif oldu.