Sathya’nın hayatı, nişanlısı Vishal ile birlikte huzurlu ve umut dolu bir gelecek hayaliyle doludur. Başarılı bir şirket yöneticisi olarak çalışmakta ve ilişkisi de sorunsuz bir şekilde ilerlemektedir. Ancak bir gece, Delhi’ye gitmek üzere hazırlanırken, beklenmedik bir durumla karşı karşıya kalır ve tüm bu huzur birdenbire sarsılır. Ofisine doğru yol alırken, normalde canlı olan sokaklar sessizliğe bürünmüştür. Bu sessizlik, Sathya’nın içinde bir tehlikenin yaklaştığına dair bir his uyandırır. Ofise ulaştığında, beklenmedik bir manzara ile karşılaşır. Koridorlar sessizdir, ışıklar titrek ve loşdur. Bir an için endişe dolu gözlerini etrafa diker ve hissettiği gerginlik artar. Ofisine girmek istediğinde kapının açılmadığını fark eder ve paniklemeye başlar. Sathya, tuzağa düşmüş gibi hisseder ve ne yapacağını bilemez bir halde koridorlarda dolanırken, içgüdüleri ona tehlikenin henüz geçmediğini fısıldar. Bu beklenmedik durum, Sathya’nın güçlü ve kararlı karakterini sınar. Ne olursa olsun, sevdiklerini ve kendisini korumak için çözüm arayışına girer. Zihni, acil durum planlarıyla dolarken, Vishal’ı düşünür ve onun güvenliği için her şeyi yapmaya hazır olduğunu hisseder. Karanlık koridorlarda yalnızca kendi ayak seslerinin yankılandığı bir ortamda, içindeki cesaret ve azim büyür. Belirsizlik ve tehlikenin pençesinde, Sathya’nın içindeki savaş ruhu daha da canlanır.