İngiltere’nin karanlık Tudor döneminin sonlarına yaklaşırken, Kral VIII. Henry’nin egemenliği sarsılmak üzeredir. Saltanatının gölgesinde kalan tek umut ışığı olan Kraliçe Katherine Parr, ülkenin kaderini köklü bir şekilde değiştirme kararı alır. Henry, uzak denizlerdeki savaşlarla meşguldür, ancak Katherine, krallığın başına geçip radikal Protestan reformlarını başlatır. Bu cesur adım, Henry’nin geri dönüşüyle beraber ülkeyi bir kargaşaya sürükler; zira kral, hastalığı ve paranoyasıyla birleşerek öfkesini bu değişim hareketine yöneltir. Katherine’in çocukluk arkadaşı, vatana ihanet suçlamasıyla acımasızca infaz edilir ve ibret için kazığa çekilir. Kraliçe, içine düştüğü dehşet ve kederle baş başa kalırken, sarayda sinsice bir komplo gelişmektedir. Katherine’in her hareketi büyük bir dikkatle izlenirken, en ufak bir hata onun hayatını sona erdirebilir. Henry’nin önceki eşlerinin akıbeti gibi, Katherine’in de hayatı ip üzerinde dans etmektedir. Çaresiz bir umut arayışıyla, kraliçe hem krallığını hem de kendi hayatını korumak için kaçınılmaz bir sona doğru ilerlemektedir.