Fırtınalı bir gecenin karanlığında, umutsuzca kaçan iki suçlu kardeş, rüzgarın uğultusuyla birlikte adımlarını hızlandırır. Islak ve çamurlu yollar, onların peşlerini bırakmayan polislerden kaçmalarını sağlar. Ancak, yağmurun ve rüzgarın şiddeti arttıkça, gözleri önünde beliren tek sığınak, ıssız ve terkedilmiş bir çiftlik evi olur. Yağmurla ıslanmış ve titreyen elleriyle kapıyı zorlarlar, çünkü artık seçenekleri kalmamıştır. Kapı açılır açılmaz içeri dalarlar, ancak hiç beklemedikleri bir şey onları karşılar. Ev, terk edilmemiş gibi görünmektedir ve hatta içeride yaşayan insanlar olduğunu düşünmektedirler. Karşılarında evin sahibi gibi davranan bir adam ve bir kadın bulunur. Ancak, bu çiftin sıradan bir çiftlik evi sakinleri olmadığı çabucak ortaya çıkar. Kardeşler, ani bir şokla kendilerini esir alınmış bulurlar. Çift, onları elleri ve ayakları bağlı bir şekilde kontrol altına alır ve evdeki herkesi tehdit eder. Zamanla, karanlık ve sessiz evin içindeki gizemli atmosfer, kardeşlerin dikkatini çeker. Zindan misali odalarda dolaştıkça, duvarlardaki eski resimler ve tozlu mobilyalar arasında gizemli bir hava asılı kalır. Evin her köşesinde, unutulmuş ve derin bir sır saklanmaktadır.