Hanna, hayatını kararlılıkla yönlendiren ve hedefleri doğrultusunda ilerleyen bir kadındı. Orta yaşlarına gelmiş, yeni bir hayat aşamasına geçmeye hazırlanan Hanna’nın dünyası, 40. yaş gününe yaklaştığında sevgilisi tarafından terk edilmesiyle sarsıldı. Bu beklenmeyen ayrılık, Hanna’nın çocuk sahibi olma hayali gibi önemli planlarını bir anda boşa çıkardı. Yeni bir ev bulma ve daha iyi bir iş bulma zorunluluğu, Hanna’nın hayattaki başarılarını ve hedeflerini sorgulamasına neden oldu. Ancak, bu zorlu süreçte fark ettiği bir gerçek vardı: sevgi. İyi bir kariyer ve güzel bir evin ötesinde, gerçek mutluluğun ve huzurun sevgiyle bağlantılı olduğunu kavradı. Hanna’nın hayatındaki denge değişti. Hırslı kadın, sadece kariyere odaklanmanın eksik olduğunu fark etti. Şimdi, sevgiye, ilişkilere ve içsel mutluluğa daha fazla önem vermesi gerekiyordu. Orta yaşlarındaki bu kadın, hayatını yeniden şekillendirme ve gerçek anlamda mutlu olma kararı aldı. Bu süreçte, Hanna’nın karşısına çıkan yeni fırsatlar ve insanlar aracılığıyla hayatındaki boşluğu doldurabilecek miydi? Hanna’nın içsel ve dışsal dengeyi bulup bulamayacağı, onun için büyük bir soru işaretiydi. Geçmişin izlerini silip, sevgi dolu bir geleceğe adım atabilecek miydi?