1964 yılıydı. Manş Denizi’nin hırçın dalgalarının dövdüğü Alderney adası, sakin ve huzurlu bir yer gibi görünüyordu. Adadaki tek telefon santralinde çalışan 24 yaşındaki Agnes, her zamanki gibi rutin işini yapıyordu. Telefonları birbirine yönlendirmek, hatları kontrol etmek, sakin ve profesyonel sesiyle insanlara yardımcı olmak… Agnes için her şey gayet normaldi. Ta ki o güne kadar.
Telefon çaldı. Bu seferki arama diğerlerinden farklıydı. Bir panik, bir telaş vardı sesinde. Agnes, arayanın polis karakoluna yönlendirilmesi gereken bir acil durum olduğunu anladı. O anda, Agnes’in hayatı sonsuza dek değişmiş oldu.
Küçük kasabanın polis karakolunda yeterince personel ve kaynak yoktu. Bu nedenle, Agnes, olayla ilgili ipuçlarını toplayarak ve gerekli bağlantıları kurarak soruşturmaya yardımcı olmak zorunda kaldı. Kendisini hiç bilmediği bir maceranın içinde bulan Agnes, her adımında yeni bir sırrla karşılaşıyordu.