İman, güreş tutkusuyla yaşayan bir İranlıydı. Fakat bu tutku, onu karanlığa sürükleyecek bir sırrı da beraberinde getiriyordu. Eşcinsel kimliği, İran’ın katı rejimi altında kabul görmeyecek bir gerçekti.
Bir gün, Iman’ın en büyük korkusu gerçekleşti. Eşcinsellikle ilgili dedikodular kulaktan kulağa yayılmaya başladı. Ailesi tehdit altındaydı. Iman, sevdiklerini korumak için her şeyi göze almalıydı.
Çaresizliğin pençesinde, Iman ve ailesi İran’dan kaçmaya karar verdi. Varlıklarını geride bırakıp, mülteci olarak İsveç’e sığındılar. Yeni bir dil, yeni bir kültür ve yeni bir hayat… Her şey yabancıydı.
Zorluklara rağmen, Iman pes etmedi. Ailesine daha iyi bir gelecek sunmak için mücadeleye devam etti. İsveç’te güreşe geri döndü. Güçlü bedeni ve azmiyle rakiplerini alt etmeye başladı.
Ancak geçmişin izleri kolay silinmiyordu. Eşcinsel kimliğiyle ilgili dedikodular İsveç’e kadar uzanmıştı. Iman, hem güreş pistinde hem de önyargılarla mücadele ediyordu. Bu mücadele, onu daha da güçlü ve dirençli bir adam yapacaktı.