Fransa’nın sakin taşra kasabalarından biri olan Clourrieres, beklenmedik bir olayla çalkalanır. Bir futbol maçında hakeme yönelik saldırıların patlak vermesiyle, kasabanın huzuru altüst olur. Bu şok edici kavga sonrasında, Clourrieres futbol takımı, sezon sonuna kadar tüm oyuncularıyla cezalandırılır. Kuzey’de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bu küçük kulübü kurtarmak için ise teknik direktör radikal bir adım atmaya karar verir: Şampiyonluğu kaybetme riskiyle yüz yüze olan takımı, yalnızca kadınlardan oluşan bir ekip kurmak. Bu karar, kasabanın ailelerinin günlük yaşamlarını tamamen alt üst eder. Topluluğun köklü kodlarını değiştirecek kadar radikal olan bu adım, başlangıçta büyük bir şaşkınlıkla karşılanır. Ancak, kadınlar sahaya adım attıklarında, sadece futbol sahasında değil, aynı zamanda toplumun genel algısında da önemli bir dönüşüm başlar. Kadınlar, sadece futbol becerileriyle değil, aynı zamanda kararlılıkları ve azimleriyle de dikkat çekerler. Sahadaki performansları, kadınların toplumdaki rollerine dair stereotipleri yıkmaya başlar. Kadınlar, sadece ev işleriyle ve geleneksel rollerle sınırlı olmayan güçlü, yetenekli ve rekabetçi bireyler olarak görülmeye başlarlar. Ancak, bu değişim kolay olmaz. Kadın futbol takımının oluşturduğu bu yeni düzen, kasabanın derinlerine kadar sızar ve bazıları için rahatsız edici bir değişimdir. Ancak, zamanla, kadınların sahadaki başarısı ve kararlılığı, toplumun genelinde daha geniş bir kabul görür.