Eski bir basketbol koçu olan Marcus’un hayatı, hata ve yanlış kararlarla örülü bir yıkım zinciriyle başlar. Ancak, mahkeme kararıyla yeniden koçluk yapmaya zorlandığında, kendisini hiç beklemediği bir durumun içinde bulur: Zihinsel engelli oyunculardan oluşan bir basketbol takımının başında. Başlangıçta, takımın sınırlı yetenekleri ve potansiyelsizliği karşısında büyük bir umutsuzluğa kapılsa da, zamanla her bir oyuncunun içinde gizli bir yetenek olduğunu fark eder. Bu farkındalık, Marcus’u takımına büyük hedefler koymaya teşvik eder. Sıkı antrenmanlar, azim ve kararlılıkla, oyuncular birbirlerinin en büyük destekçisi haline gelir ve ligdeki zaferlere doğru ilerlemeye başlarlar. Her maçı kazandıkça, sadece basketbol oyununda değil, hayatın her alanında mücadele etmenin, inanmanın ve birlikte çalışmanın ne denli önemli olduğunu keşfederler. Marcus’un liderliğinde, bu engelli basketbol takımı, bir zamanlar hayal dahi edemedikleri Olimpiyat oyunlarına katılma hedefine ulaşmak için var güçleriyle mücadele eder.