Fartbrook’un dingin sokaklarında, Margaret Simon, New York City’nin karmaşasından kaçarak sığınmıştır. Onun için bu sadece yeni bir ev bulma süreci değil, aynı zamanda içsel bir arayışın başlangıcıdır. Annesi Hristiyan, babası ise Yahudi olduğundan, Margaret hem Hristiyan hem de Yahudi geleneğini deneyimlemiştir. Bu ikili kimlik, onu kendi dini yolunu bulmaya yönlendirirken içsel bir çatışmanın içine de sürükler. Henüz 12 yaşındayken, Margaret, sık sık Tanrı’ya seslenirken kendini bulur. “Tanrı, burada mısın? Benim, Margaret” gibi dualarla içsel bir diyalog kurar. Bu belirsizlik ve ailesinin farklı inançları, zihnini sürekli meşgul eden bir bulmaca gibidir. Ancak bir gün, okuldaki bir proje fırsatı, kendi inançlarını keşfetme yolculuğunu hızlandırır. Bu araştırma projesi, Margaret’ın farklı insanların dini inançlarını keşfetmesine ve kendi iç dünyasındaki dinamikleri daha iyi anlamasına olanak tanır. İbadet yerlerini ziyaret etmek, çeşitli dini uygulamaları deneyimlemek ve hatta Yahudi babaannesini daha yakından tanımak, kendi köklerini ve inançlarını anlama yolunda ona rehberlik eder. Bu süreçte, Margaret, kendi dini kimliğini bulma yolculuğunda önemli bir adım atar.