Sekiz kişilik bu grup, hayatları boyunca süregelen ekonomik mücadelelerin izlerini taşıyordu. Fakirlikleriyle boğuşarak yaşayan insanlar olarak, bir gün beklenmedik bir fırsatla karşılaştılar: Money Game adlı bir reality şovuna katılma daveti. Bu davet, adeta bir umut ışığı gibi parladı hayatlarında. Önceleri şüpheyle yaklaşsalar da, büyük ödülün cazibesi karşısında teklifi kabul etmekten başka çareleri olmadığını anladılar. Ancak, gerçekler beklentilerinden çok daha acımasızdı. Yarışmanın kuralları oldukça zorlayıcıydı: 100 gün boyunca beton duvarlarla çevrili bir stüdyoda yaşamak. Eğer bu süreyi başarıyla tamamlarlarsa, toplamda 44,8 milyar won değerindeki büyük ödülü eşit olarak paylaşacaklardı. Ancak, bu ödülü kazanmak için ağır bedeller ödemeleri gerekecekti. Yarışma süresince, yiyecek, su ve elektrik gibi temel ihtiyaçlar dahil olmak üzere her şey normal fiyatlarının tam 1000 katı üzerinden ücretlendirilecekti. Bu harcamalar, yarışmanın sonunda kazanan ödülden düşülecekti. Yarışmacılar, bütçelerini titizlikle yönetmek, stratejik kararlar almak ve hayatta kalmak için büyük çaba sarf etmek zorundaydılar. Ancak, hayatta kalmakla kalmayacak, aynı zamanda yarışmacılar arasındaki ilişkiler de test edilecek ve stratejik ittifaklar kurulacak veya bozulacaktı. Bu Money Game, sadece maddi bir ödül için değil, aynı zamanda insan doğasının karmaşıklığını ve dayanıklılığını sorgulayan bir deneyim olacaktı.