Batı Afrika’nın kavurucu güneşinin altında, Tori ve Lokita adında iki kardeş, yoksulluk ve savaşın gölgesinde büyüdüler. Küçük yaşlarından itibaren zorluklarla dolu bir hayatla yüzleşen kardeşler, bir gün yurtlarını geride bırakıp Belçika’nın Liege şehrine zorunlu bir mülteci yolculuğuna çıkmak zorunda kaldılar. Bu yolculuk, onları sadece coğrafi açıdan değil, aynı zamanda kimlik ve aidiyet duyguları açısından da yeni bir dünyaya taşıyacaktı.
Liege’de yabancılık duygusu ve dil engeliyle mücadele eden Tori ve Lokita, hayatta kalmak için her türlü işe girişmek zorunda kaldılar. Ergenlik çağının tüm karmaşıklığıyla başa çıkarken, aynı zamanda ablalık sorumluluğunu da üstlenen Lokita, küçük kardeşi Tori’nin hem sığınağı hem de yol göstericisi haline geldi.
Bu zorlu yolculuk boyunca, iki kardeşin arasında kopmaz bir bağ oluştu. Birbirlerine destek olarak, hayatın sunduğu tüm zorluklarla cesaretle yüzleştiler. Paylaştıkları deneyimler ve yaşadıkları acılar, onları birbirine daha da yakınlaştırdı ve ruhlarında derin bir iz bıraktı.