Bir fırtına gecesi, gökyüzü öfkeli bulutlarla kaplanmış, yağmur taneleri acımasızca toprağa çarpıyordu. Bu karanlık ve sıkıntılı gecede, genç bir kadın sığınacak bir yer ararken karavan parkının kapısını tıklattı. İliklerine kadar ıslanmış haldeyken, yaşlı adamın kapıyı samimi bir ilgiyle açmasıyla bir nebze rahatladı. Ancak zaman ilerledikçe, bu samimiyetin altında gizlenen tuhaflıklar belirmeye başladı. Yaşlı adamın ilgisi, yardımseverliğin ötesine geçti ve kadının içinde bir endişe uyandırdı. Dışarıdaki fırtına, içerideki karavanda büyüyen paranoyayı daha da körükledi. İkisi de birbirlerinin niyetlerini sorgulamaya başladı. Her adım, bir diğerinin niyetini anlamaya çalışırken, güven giderek azaldı. Belirsizlik ve gerginlik artarken, bu ortamda tehlikeli bir oyunun başlangıcı işaret edildi. İki karakter arasında kıyamet kopmak üzereydi. Paranoyanın pençesinde, gerçek ile yanılsama arasındaki ince çizgi bulanıklaşıyordu. Bu tuhaf hesaplaşma, her iki karakteri de ölümcül bir sona doğru sürüklüyordu.